'bireysel psikolojinin kurucusu', avusuryalı psikiyatr alfred adler'in bir kitabı. adler bu kitapta, bireysel psikoloji sayesinde, kişinin 'yaşam üslubu'nu anlayarak, içerisinde bulunduğu durumun pek kolay anlamlandırılabileceğini ve atacağı adımları kestirmenin hiç de zor olmayacağını anlatmaktadır; yeter ki kişinin, hayatının erken dönemlerinde belirlenen yaşam amacının sırrına vakıf olunabilsin. adler, bu kitapta toplumsallığa ayak uyduramamış herkesten 'sorunlu' kişiler olarak bahsetmektedir, kanımca adler 'normal' insan tanımını bu çerçeveye oturtmaktadır. kişinin içinde bulunduğu durumun, seçimlerinin, eylemlerinin, hayatının erken döneminde aldığı gerek aile gerekse okul eğitiminin(adler en azından bu metinden sezdiğimiz kadarıyla, doğuştan gelen içgüdülere pek az pay bırakmaktadır) bir sonucu olduğu aşikardır, bunun analizine diyecek yok fakat hayat gerçekte bu kadar ideal, toplumla her anlamda barışık olunabilecek, aşağılık ve üstünlük duygularının yeterli ve dengeli bir şekilde yaşanabileceği ve bunların tamamen, adler'in deyimiyle doğru amaçlara kanalize edilebileceği bir olgu olabilir mi; eğer olsaydı, yalnızlığın, acının, sanatın hazzına, dostoyevski'nin yeraltı adamının duygularına erişip dokunabilir miydik?