Yaşama Sanatı

Crispin Sartwell
“Dünya, bencilliğin ve kabalığın karanlığında yolunu bulmaya çalışıyor.Bilgi kötü bir vicdana satılmış, iyilik fayda adına yapılıyor. Doğu ve Batı, bir öfke denizinde kafalarını tokuşturan iki ejderha gibi hayat cevherini yeniden elde etmek için nafile uğraşıyor. Büyük felaketi tamir etmesi için yeniden bir Niuka’ya ihtiyacımız var; o büyük yeniden doğuş gününü bekliyoruz. Bu arada, bir yudum çay içelim...”Monet’nin bir resmini gün ışığında görebilir misiniz, evirip çevirebilir misiniz onu? Peki sudan yansıyan ay ışığında nasıl görünürdü acaba?Bilemiyoruz, çünkü Batılı anlamında sanat, ancak kuyrukta bekledikten sonra içine girebildiğimiz, taş zemininde topuklarımızı tıkırdattığımız, bir ucundan öbür ucuna yürüyene dek ayaklarımıza kara suların indiği, “müze” denen binalara hapsedilmiştir. Biz bir Monet resmini, ancak, o da eğer yeterince “kültürlü” ve yeterince seçkinsek, “doğru” ışık altında ve “doğru” açıdan görebiliriz.Oysa, Crispin Sartwell, bize Batı dillerindeki “sanat” sözcüğünün antik Yunan, Çin ve Hint kültürlerindeki karşılığının, “yaptığına kendini vererek ve maharetle yapmak” nosyonuna denk düştüğünü anımsatıyor. Yani Batı-dışı kültürlerde sanat, kişinin dünyayla arasına bir mesafe koyarak dünyaya bir çerçevenin ardından bakması değil, dünyayla bütünleşmesi, kendini dünyaya açarak onunla bir olması demektir. İşte bu yüzden, Japon kültüründe çay yapmak ve çay içmek bir sanattır; bu yüzden, Menomince kültüründe avlanmak bir sanattır; Navajo kültüründe sağaltım bir sanattır.Yaşamak kendini dünyaya açmak ve çevreyle bütünleşmek demek olduğu için, bütün dünya tinsel geleneklerinde, yaşamak bir sanattır. Sartwell, Edepsizlik, Anarşi ve Gerçeklik’te kendimizi olana açmayı, kendimizi gerçek olarak yaşamayı önermişti bize; acılardan kaçarak değil, kendimizi akışa bırakarak acılara katlanmayı; bedenimizi ve aklımızı aşka teslim etmeyi... Yaşama Sanatı’nda da bir sanat olarak yaşamayı öneriyor. Konfüçyüs’ten Heidegger’e uzanan bir düşünce geleneğini izleyerek, kendimizi yaptığımız işe vermenin, yaptığımızla bir olmanın ve böylece kendimizi bilmenin yollarını gösteriyor bize. Sanatı, müzelerden çıkarıp gündelik hayata iade ediyor; akılla duyguyu, teknolojiyle doğayı barıştırıyor. Sanat ve zanaat ayrımının aslında Batı düşüncesinin bir kuruntusu olduğunu gösteriyor; çay ustasını, çömlekçiyi, ressamı, blues şarkıcısını ve fırıncıyı kaynaştırıyor. Böylece, bu dünyanın bir parçası olduğumuzu, dünyadaki şeyler arasında bir şey olduğumuzu hatırlıyoruz. Yeni yetme bir heyecanla, yaşama sanatını keşfediyoruz. Hepimiz birer sanatçıyız. Öyleyse, birer yudum çay içelim...
Yazar:
Crispin Sartwell
Crispin Sartwell
Çevirmen:
Abdullah Yılmaz
Abdullah Yılmaz
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 58 dk.Sayfa Sayısı: 175Basım Tarihi: 2000Yayınevi: Ayrıntı YayınlarıOrijinal Adı: The Arf of Living Aesthetics of the Ordinary in World Spiritual Traditions
ISBN: 9789755392714Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
175 syf.
·
Puan vermedi
Doğru kelimelerle bezenmiş, bilgilendirici cümlelleri barındıran bir kitap. Ben pek zevk alarak okuyamadım. Bir an önce bitsin diye zoraki okumuştum. Çok uzun bir kitap olmamasına rağmen uzun sürede bitmişti. Tavsiye edeceğim bir kitap değil.
Yaşama Sanatı
Yaşama SanatıCrispin Sartwell · Ayrıntı Yayınları · 200019 okunma
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.