Eğer bu sanatçılığı bilincimize çıkarabilirsek, yaşantımızı dönüştürebiliriz. Şimdi yapmakta olduğumuz aynı eylemleri ya pıyor olacağız belki, ama o eylemleri üzerierine bilinçle yoğunta şarak yapacağız. Yaşama biçimimizin dışsal herhangi bir olgusu zorunlu olarak değişmeyecek belki, ama bizim bu olguları kavrayışımız derinleşecek, yaşama bağlılığımız artacak, hayatımızın manevi boyutu canlanacaktır. "Hayata dönmüş" olacağız, zaten yaşamakta olduğumuz hayatlara daha eksiksiz olarak döneceğiz.
Pema Chödrön'ün öğretmeni Chögyam Trungpa şunları yazar:
Tantra'da, yol almakta olduğumuz için gurur duymak zorunludur; ileri mi, yoksa geri mi yol alındığı gerçekten önemli değildir. Fiilen bir yolculuk gerçekleşiyor; mesele budur... Bir yolculuktan söz ediyorsak, gayet açıktır ki mücadele etmekten ya da ihtirastan bahsetmiyoruz. Öte yandan, belki mücadele etmekten ve ihtirastan söz ediyoruz: Bu· rada oluşa, şimdiki şu ana yönelme anlamında ihtiras ve disiplin ve gayret anlamında mücadele zorunludur.
Seyirci olmak güvende olmaktır. Bir film canavarının kimseyi yediği
görülmedi daha. Dünyayı uzaktan yaşayabileceğimizi sanarak
güvenlik ararız. Ama dünya bizi kuşatmakla kalmaz, içimizdedir;
dünya biziz. Kaçışın, sakınmanın, durdurmanın bir yolu yoktur.
Modern resim gibi modern epistemoloji de belki kısmen dünya karşısındaki korkudan ve nefretten doğuyor; tehlike ve hainlikle karşı
karşıyayken bile, dünyada olmanın sevincinden yeni bir epistemoloji ve yeni bir sanat doğabilir.
Çoğumuz gözümüzü bir amaca diker onun peşinden gideriz; o amaca eriştiğimizde ise bulabildiğimiz tek şey içimizdeki boşluk duygusudur. Bunun bir nedeni her şeyi dışlayarak hedefe kilitlenmemiz ve o hedefe ulaşma araçlarını sadece engeller olarak görmemizdir.