Işten izin alıp, okuldan firar edip sevgilisine koşanlar, sevdiği ile evlenebilmek için ana babadan geçip ölümü göze alanlar, evlendikten sonra neden geçinemezler? Yoksa sevgi başka bir şey mi?
Nefis insanı öyle acı ve komik hallere düşüyor ki, o sihirli terzi masasındaki çıplak kralın haline benziyoruz. Yani maneviyatla donandım derken bir bakıyoruz hiç bir şey yok!
İnsanı mutsuz (ya da hasta) eden, yaşadığı olaylar değildir. Onu hasta eden şey, yaşadığı olaylara ilişkin düşünce ve yorumlarıdır. Aslında mutsuzluk ya da mutluluk insan zihninin ürünüdür.
Işten eve döner dönmez, "akşama kadar beni ilgilendim, hadi şimdi sıra sende!" diyerek çocukları gergin ve yorgun bir babanın önüne seriyorsak ve sonra onu ilgisizlikle suçluyorsak, doğru mu yapıyoruz?