Yaşama Sevinci, Emile Zola
On yaşında yetim kalan Pauline’in, Chanteau ailesinin yanına gelişiyle başlıyor hikaye. Yengesi, amcası ve kuzeni Lazare ile birlikte yepyeni bir hayata attığı ilk adımı oluyor bu. Bu evde çok şey yaşanıyor, yalanlar, ikiyüzlülükler, kaprisler, bencillikler, yoksulluklar, kaygılar... Kısacası acılarla dolu bir yaşam. Her şeye rağmen değişmeyen tek bir şey var: Pauline’in yaşama arzusu. “Sevdiği varlıklar mutlu olacaksa ne önemi vardı acısının?” s.256
Bu düşünce onu ayakta tutuyor, ona güç veriyor, onun için türlü fedakarlıklar yapıyor. Sevdiklerinin mutluluğu için kendinden, sevincinden, isteklerinden ödünler veriyor sürekli.
Bu hayat dolu kızın tam tersi karakter ise Lazare. Pauline’in aksine, yaşamdan keyif almayan, her şeyden çabuk usanan, sürekli ölümü düşünen karamsar birisi Lazare. Ne istediğini bilmediği için, hem kendini hem çevresindekileri mutsuz ediyor. Pauline’e de bu umutsuzlukla mücadele etmek, onları yaşama bağlamak kalıyor.
Yazarın Hayvanlaşan İnsan kitabını okumuştum, ona göre daha sakin ilerleyen bir kitap. Ama çok gerçekçi, her sahneyi yaşıyor gibiydim okurken. Eserin kurgu olduğunu okurken hiç hissetmedim, aktı gitti diyebilirim. Okumayı düşünenler varsa, karakterlere biraz sinir olabilirsiniz, sabırlı olmanızı öneririm.
İyi okumalar, kitapla kalın