Akademik yaşam kendisine ekonomik yönden destek veren dış kaynakların elinde oyuncak olmaktadır. Ondan sürekli sorun çözme bilgisi talep edilmekte, gündemi, bu talepler giderek baskılar sonucu belirlenmektedir. Bu dış baskı, büyük ölçüde akademik özerkliği bozmakta, akademik topluluğun, etkinliğin işleyişini belirlemektedir. Eskinin kendini gerçek ya da hakikat bilgisine adamış, gönlü bilgi aşkı ve gerçek saygısı ile dolu bilim insanı yerine, ticari şirketlerin uyanık, iş bitirici, sabir gücü yüksek, insan ilişkilerini iyi kuran, kurnaz, deyim yerindeyse "fırlama" elemanlarına benzer akademisyenler akademik topluluklarda mantar gibi bitmektedirler.
Okumada okuyan yalnız değil. Okuma olayı, ilkin, bunu söyler bize. Okuyan, sen yalnız değilsin der. Kendi yazdığımızı bile okurken. Yalnız değilsin, başkaları var. Toplum var. Toplumun dili var. Simgeler dizgesi var. Kültür var. Okuma olayında okunan-okuyan bağı der ki: Bir kültürün ürünüyle karşı karşı yasın. O ürün, bir yaşantılar izidir. Belli insanlar arasında, belli yerde, belli zaman diliminde, yaşantılar yumağı var önünde.