Bir şeyin göründüğünden farklı olduğunu keşfetmek rahatsız edicidir. Bilinçli tasarlanan mimaride, ufak oda ufak, büyük oda büyük görünür. Bu özellikleri saklamak yerine rengin akıllıca kullanımıyla vurgulamak gerekir. Ufak bir odanın koyu ve yoğun tonlarda boyanması gerekir ki, sizi saran dört duvarın oluşturduğu yakın ortamı hissedebilesiniz. Büyük bir odada kullanılan renk düzeni ise, bir duvardan diğerine olan uzaklığı iyice hissedebilmeniz için, açık ve hafif olmalıdır.
Japonlar, perspektif kuralları açısından düşünmekte zorluk çekerler; resimlerine yerleştirdikleri evler soyut çizgilerden oluşan bir sisteme dönüşür. Bu özellik, onların gerçek mimarilerini de tanımlar.
Çözmeye çalıştığı sorunlar bütününde, binaya kişilik kazandıracak bir özellik bulan mimarlar, başarılı binalar yapmışlardır. Bu tür binalar özel bir ruh hali içinde yaratılırlar ve bu ruh halini diğer insanlara da yansıtırlar.
Zaman zaman, ağırlık hissi vermek için, tuğla ile yapılan binaların duvarlarına derin eklemli kesme taşlardan yapılmış görüntüsü verilir. Burada amaçlanan insanları kandırmak değil malzemeye sanatsal bir yorum getirmektir.
Bir kültürel ortamda doğru ve doğal olan bir şey başka bir ortamda yanlış olabilir; bir kuşak için çok doğru olan bir şey, bir sonraki kuşak yeni zevkler ve alışkanlıklar edinince saçma görülebilir.
Hearn'e göre "Hareketliliğini engelleyen her tür eşyayı kullanmayarak, olabildiğince az miktarda giyecekle yaşama yeteneği, Japon ırkının yaşam savaşında sahip olduğu avantajın yanında, bizim uygarlığımızdaki bazı zayıflıkları da gösterir.
..