Yaşayan Kur'an Türkçe Meal Tefsir Metinsiz (Büyük Boy Ciltli) Sözleri ve Alıntıları
Yaşayan Kur'an Türkçe Meal Tefsir Metinsiz (Büyük Boy Ciltli) sözleri ve alıntılarını, Yaşayan Kur'an Türkçe Meal Tefsir Metinsiz (Büyük Boy Ciltli) kitap alıntılarını, Yaşayan Kur'an Türkçe Meal Tefsir Metinsiz (Büyük Boy Ciltli) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şu halde"Oku" ile şu denmek istenmiş oluyor:"Düşündüğün sorumluluğu yüklen, onu şehre/insanlığa taşı, insanları buna çağır, zulme meydan oku, haydi uyanışı başlat ve harekete geç... İnsanı sevgi ve merhametinden yaratan, kalemi öğreten ve daha bilmediği nice şeyleri öğreterek onu varlık ve oluş âlemine çıkaran cömert Rabbin seninledir..."
Şu halde İslam'ın ilk emri "Düşün, sorumluluk yüklen, mesajı taşı, ona çağır, harekete geç ve zulme meydan oku" olmak icap eder.
Merhum Mehmet Akif, "Kimin bu dünyada gözü kapalı ise ahirette de kapalı, hatta oradaki şaşkınlığı daha ziyade..." (17/72) ayetinin tefsiri mahiyetinde dünyanın ne anlama gelmesi gerektiğini çok güzel şiirleştirmiştir:
Eğer maksadı sadece ahiret olsaydı Allah'ın.
Ne hikmeti vardı yaratılmasında hiç yoktan dünyanın.
"Ezel"den ayrılan ruhun "Ebed" iken sonsuz yurdu.
Yolda kavuşarak vücutlarla niçin şahıslar oldu.
"Elest"in arkasından gelmesin cennet cehennem de,
Neden ruhlar imtihan olsun bu âlemde. Demek dünya pek öyle hafife alınacak bir yer değil.
Demek ebedi mutluluk bu fani ömürden ayrı değil.
Diyorlar; "Kâinatın aslı yoktur, çünkü geçicidir."
Evet, geçicidir, amma bir açıdan da ebedidir.
Faniymiş hayat... Olsun! Ömrün zevki, hüsranı;
Onun bakiliğidir bu özellikleri ile her anı.
Sayfa 764 - İnşa Yayınları: 10, Onuncu Baskı Kasım 2018, [ISBN 978-605-88003-0-4]Kitabı okudu
Şehre tefeci bezirganlar hakim olduğu için geçerli ekonomik anlayış mutlak manada "malcılık" idi. 7-8 tefeci bezirgandan birisi olan Ebu Süfyan bunu şöyle ifade etmişti:
"Şerefim develerin sırtındaki mallardadır."
Hz. Peygambere yönelik itirazlara baktığımızda yoksul olmakla, mala ve mülke sahip olmamakla suçlandığını görüyoruz: "Bu Kur'an iki şehirden bir büyük (zengin) adama indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf:43/31) diye peygamberliğine itiraz ediyorlardı. Çünkü temel değerleri zenginlik, mal, mülk, altın ve gümüştü. Eski çağların verimlilik, başarı ve altın tanrısı Mammon'un, çağımızda "Dolar" adı altında hüküm sürmesi gibi, Mekke'de de "Dinar ve Dirhem" adı altında hüküm sürmekteydi.
Mesele sadece insani bir alışveriş ve ticaret meselesi değildi. Mülk (mal ve iktidar) ile kurulan ilişki dini, metafizik ve ontolojik boyutlardaydı. Yani onlar dinara ve dirheme "iman" ediyorlardı, mülk onların tanrısıydı. Putlara tapmak, kendi mülküne tapmak demekti. Mülk (mal ve iktidar) getirmese putların hiçbir önemi yoktu.
Sayfa 75 - İnşa Yayınları: 10, Onuncu Baskı Kasım 2018, [ISBN 978-605-88003-0-4]Kitabı okudu
Çünkü tarih boyunca "put" veya "totem" dediğiniz şey insanoğlunun tutku, dürtü ve ihtiraslarının dışavurumudur. Mesela Yunan tanrılarından "Afrodit" heykeli, aslında insanın "şehvet" dürtüsünün dışsallaşmış, heykel, totem veya put haline gelmiş şeklidir. Onun için aşk tanrıçası derler. Keza eski Mısır'da “boğa/bakara" (Izıs ve Oziris) da böyledir. Sümer'deki İanna da böyledir. İnsanoğlundaki güç, kudret, şehvet ve zenginlik hırslarının dışavurumlarıdır. Araplardaki Lat, Menat ve Uzza da öyledir. Bunlar sonuç itibariyle taştan tahtadan bir takım heykellerdi. Şehre (Mekke'ye) hakim 9 çetenin "mülk hırsını" ifade etmekteydiler. Her ne kadar dışsallaşıp Kabe'nin içine, sağa sola heykel olarak dikilmişlerse de, esasında onları Ebu Cehil, Ebu Leheb, Velid b. Muğire gibi şehre hakim 9 çete elebaşısının (Yeda Ebu Leheb'in) içsel dünyalarında, tutku ve ihtiraslarında arayacaksınız. Önemli olan önce bunların yüreklerden sökülmesiydi. Çünkü insanı dışındaki değil, içindeki kirletir!