Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Belleğimiz Geçmişimizi Nasıl Şekillendirir?

Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer

Douwe Draaisma

Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer Gönderileri

Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer kitaplarını, Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer sözleri ve alıntılarını, Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer yazarlarını, Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ömrümüzün hafıza kaybıyla bitip bitmeyeceği şimdiden belli değil ama hafıza kaybıyla başladığı kesin.
Veda etmek zorunda olanlar, güzel anılarda yaşamayı umar. Yakınlarını kaybedenler ise, hüzünle onların anılarını koruyup kollayacaklarına, yaşatacaklarına söz verirler. Ancak birinin umduğu öbürünün verdiği söz bir yakarıştan öteye gidemez. İki taraf da bilir ki, belleğimize kumanda edemeyiz. Bellek, en yakınlarımızın anılarıyla birlikte de olsa kendi yolundan gider. Şayet en kıymetli anılarımız gerçekten dokunulmaz olsaydı ve en güvenli şekilde kaydedilseydi, anı nesnelerine gereksinim duymazdık. Anılarımızı besleyip büyütürken sonuca değil, o süreçteki sevgi ve bağlılığa bakmak gerekir.
Reklam
Gençlik, arzuları konusunda sabırsızdır; zamanı yiyip bitirmek ister, ama zaman geçmek bilmez. Gençlik izlenimleri canlı, taze ve sayısızdır ayrıca, böylece yıllar binlerce farklı şekillerde birbirinden ayrılır ve genç insan bir önceki yılı mekan içinde birbirini izleyen uzun bir sahne silsilesi olarak görür. Yaşlılık ise klasik tiyatronun değişmez sahnesi gibidir, basit bir yerdir, bazen her şeyi tek bir hakim faaliyetin etrafında toplayan, gerisini bertaraf eden tam bir zaman, yer ve hareket birliği, bazen de zaman, yer ve hareket yokluğudur. Haftalar, aylar birbirine benzer, hayatın monotonluğu sürer gider. Bütün bu imgeler tek bir imgede bütünleşir. Muhayyilede zaman kısalır. Keza arzu da kısalır. Hayatımızın sonuna yaklaştıkça her yıl “Bir yıl daha geçti! Ne oldu bu zaman içinde? Neler hissettin, gördüm, neler geçti elime? Geride kalan üç yüz altmış beş gün nasıl oluyor da birkaç aydan uzun değilmiş gibi geliyor bana?” der dururuz. Zamanın perspektifini uzatmak istiyorsanız, imkanınız varsa içini binlerce yeni şeyle doldurun. Heyecan verici bir seyahate çıkın, çevrenizdeki dünyaya yeni hayat nefesi vererek kendinizi yenileyin. Geriye dönüp baktığınızda yol boyunca sıralanan olayların ve kat ettiğiniz mesafelerin muhayyilenizde üst üste yığıldığını, görünür dünyanın bütün bu parçalarının uzun bir sıra oluşturduğunu ve yerinde bir ifadeyle söylendiği gibi, ömrünüze ömür kattığını fark edeceksiniz.
Ernst Jünger çalışma odasında oturmaktadır. Zaman hakkındaki (Kum Saati Kitabı) adlı kitabının taslağı üzerinde çalışmaktadır. Önündeki masanın üstünde antik bir kum saati durmaktadır. Basit bir dövme demir çerçeve üzerine oturtulmuş bir kum saatidir bu. Bir zamanlar epey bir işe yaramış olmalıdır. Orta yeri aşınmaktan palimsi bir hal almıştır. Kum saatinin her çevrilişinde geçen zaman tekrar elde edilir; bir el hareketi yeterlidir bunun için. Ama biriken kumlar ne kadar sıklıkla akıtılırsa zaman o oranda hızlı geçer. Kum saatlerinde akan kum taneleri her defasında sürtünerek birbirlerinin yüzeylerini parlatır, sonunda bir kaptan ötekine neredeyse birbirine hiç sürtünmeden geçer ve her defasında saatin boynunu da bir parça genişletirler. Kum saati ne kadar eskiyse, kum o kadar hızlı akar. Böylece kum saati, fark edilmese de her defasında belli bir zaman aralığını daha kısa ölçer. Bu ölçüm hatası, içinde bir metafor barındırmaktadır: “İnsanlarda da böyledir, sonraki yıllar gittikçe daha hızlı akar, ta ki ölçüm kabı dolana kadar. İnsanın içi de zamanla izlenimlerle doldukça dolar.”
Hayatın başlarında insan nehir kenarı boyunca hoplaya zıplaya, nehirden daha hızlı koşar. Gün ortasına doğru hızı düşer, adımları nehirle aynı hızdadır. Akşama doğru yorulur, nehir ondan daha hızlı aktığı için arkada kalır. Nihayet durur ve o zamana kadar hızı hiç değişmeden kendi halinde akmakta olan nehrin kenarına ilişiverir.
Sayfa 215Kitabı okudu
312 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Öyle bir geçer zaman ki
Selamlar ben leyla 1 yıl içinde 3 defa başlayıp yarım bıraktığım kitabı bu ay bitirebildim. Okuması biraz ağır hatta bazı yerlerde sıkıldığım da oldu ama otobiyografik bellek üzerine okuduğum en doyurucu kitaplardan birisiydi. Yanlış hatırlamıyorsam kitap 2001 yılında yazılmış içinde ki bilgilerin güncel olup olmadığını bilmiyorum fakat otobiyografik bellek üzerine o zamandan beri kaç araştırma yapılmış olabilir ki? Zihniniz üzerine sorduğunuz sorulara cevaplar bulabileceğiniz bir kitap ilgililerine öneririm.
Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer
Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk GeçerDouwe Draaisma · Metis Yayıncılık · 200850 okunma
Reklam
Birine âşık olup da duygularının karşılıklı olduğundan emin olmayanlar, âşık oldukları kişinin yaptığı veya yapmadığı her şeye önem atfederler. Bu kişiler uzun bir süre boyunca âşık oldukları kişinin jestlerinde hep bir mânâ, sözlerinde hep bir maksat bulurlar, çünkü âşık oldukları kişinin söylediği her şeyde, bunları nasıl, hangi anda
Uyku geçici bir unutuştur, bu nimetten yoksun olanlar uykusuzluğun yarattığı boşluğu anılarıyla kapamaya çalışırlar.
Reklam
Üç-dört yaşlarındaki çocukların belleği gayet iyi çalışıyor gibidir, İnsanın söz dağarı tam da bu yaşlarda bir patlama yaşar. Başlarına neler geldiğini aralıksız süren yarım yamalak sözcüklerle anlatırlar, verdikleri tepkilerden yaşadıkları şeyler üzerinde düşündüklerini ve bazı olayların üzerlerinde büyük bir etki yarattığını anlarız.
Çocuklar için geçmiş çok uzun ve farklılaşmamış bir "dün"dür, ama bu dünü hatırladıklarına şüphe yoktur Gelgelelim birkaç yıl içinde bütün bu anılar yok olur ve geriye karanlık içindeki anlık görüntülerden başka bir şey kalmaz
İlk anımız zannettiğimiz şey aslında çok daha sonra gerçekleştirilmiş bir yeniden kurgudur.
İlk anıları aile içinde anlatılan hikayelerden ayırmak her zaman mümkün değildir.
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.