Yaşamında hırsızlığı, insan öldürmeyi, ırza geçmeyi düşlediği bile olmamış değildi. Bir suçlunun cesaretini, gücünü ve kötülüğünü kendinde duymuş, suçların sonuçlarını, her şeyden önce de cezasız kalmayı düşlemişti. Ama sonra düşle doyuma ermiş, yeryüzünden yok etmeyi dilediği şeyleri eskisi gibi karşısında bulmuş, vicdanını rahatlatıp susmuştu. Suç işlemişti ama kimseye zarar vermiş değildi. Şimdiyse düş gerçek olmuştu, onun gerçekleşmesini dilemiş olan kendisi de apışıp kalmıştı, düşünü tanıyamaz olmuştu, çünkü eskiden görünümü bambaşkaydı.
"Ne tuhaf," diye geçirdi aklından, "Bana öyle geliyor ki insanlığın yarısı bu dünyada yaşamak için bulunuyor, öteki yarısı ise başkalarının yaşamına hizmet etmek için. "