Yavuz Sultan Selim Han’ın Hazine-i Hümâyûnu altın ve gümüşle doldurduktan sonra parmağından yüzüğünü çıkardığını ve şöyle dediğini aktarır kaynaklar:
“Benim altınla doldurduğum hazineyi ahfadımdan (torunlarımdan) her kim mangırla (bakır parayla) doldurursa hazine onun mührüyle mühürlensin aksi halde benim mührümle mühürlenmeye devam edilsin!”
Mührün ortasında “Sultan Selim Şah” ve dört tarafında “Tevekkeltü ala Hâlıki” (Yalnız Yaratıcı’ya güvenirim.) yazılıydı.
Topkapı Sarayı Cumhuriyet’ten sonra 1924 yılında müze yapılıncaya kadar hazine bu mühürle mühürlenmeye devam etti. Mühür daha sonra Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergiye konuldu.
"Tarihler 17 Temmuz 1515'i gösteriyordu İran seferi tam 16 ay sürmüştü ki, Osmanlı'da o tarihe kadar bu bir rekordu. Ancak bu rekoru 1 yıl sonra çıkacağı Suriye- Mısır seferinde 25 ay ile yine kendisi kıracaktı."
Düz bakarsanız tarih size sırlarını açmakta fevkalade cimri davranır. Onun mahremiyetine âgâh olabilmek için mutlaka biraz girintili çıkıntılı bakışlara ihtiyacınız vardır. Baltaya değil, testereye ihtiyacınız var tabiri caizse.
"Osmanlı'ya düşmanlık 'Osmanlı' olduğu için değil, Batının ötekileştirdiği İslâm medeniyetinin son ve en büyük temsilcisi olduğu içindir.Keza Yavuz'a düşmanlık da
Osmanlı padişahı olduğu için değil, Islâm âlemini Avrupa karşısında Osmanlı etrafında kenetlediği ve bu kenetlenmenin tam dört asır boyunca çözülmesine mâni olduğu içindir.Böyle biline!"