“Bizim ev de eskiden böyle idi. Biz de takvim dışı yaşardık. Her şey bizim için müsavi idi. Fakat başka türlü. Daha doğrusu şikayetimiz yoktu. Sadece hatırlardık. Büyükannem, dedem, babam, kalfalar hepsi hatırlardı.” s.16
“- Bizim evde her şey eskiydi. Möbleler, perdeler, kafesler, hepsinin ayrı hikayesi, korkunç veya gülünç tarihi vardı. Bir sandık açıldı mı bir yığın isim, rütbe ve vaka sıralanırdı. Bilmem hangi padişahın kuşçu başısı, ondan evvel gelenin peşkir ağası, bilmem hangi paşanın karısı hıtırlanırdı. Odaların kapıları da böyleydi. Onun için birdenbire yarı İstanbul hemen hemen bütün Boğaz oturduğumuz yerde toplanıverirdi. Sonra bir şey olur, söz değişir, bir tek başımıza kalırdık.” s.60-61
“Siz korkuyu sevmez misiniz? Ne kadar herşeyi değiştirir, zenginleştirir. Ama şimdiki korkuları söylemiyorum. Eski korkulardan bahsediyorum. İhtiyarların bize yavaş yavaş, geceden geceye, dünyamız güzelleşsin, rüyalarımız şekil alsın diye aşıladıkları korkuları söylüyorum.” s.62-63