Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
26.yüzyılda geçen romanda insanın doğadan ve kendisinden koparak yönelişini anlatır. Bu yabancılaşmanın nedeni ise yüksek teknoloji ve bürokratik yönetim biçimidir. Bireyler kişiye indirgenmiş ve kişilerin de bir kimliği yani kişi- likleri yoktur. Bir tür emir-komuta sistemine bağlanmış ve otoriter üst kurumun yönetiminde yaşam sürmektedir. İnsanların adları yoktur, herkes bir sayıdan ibarettir. Saydam, cam duvarların arkasında yaşayan insanların her dakikası sistemce belirlen- mekte, denetlenmektedir. Erkek ve dişi numaralar yalnızca, izin belgeleriyle, belirlenmiş sevişme saatlerinde birbirlerini ziyaret edebilmektedir.
GOrwell ve A. Huxley gibi yazarlara esin kaynağı olan yapıt, totoriter yaşamın oluşturduğu politik-kültürel inşanın tehlikelerine işaret eder. Distopik metinlerin öncüsü ve esin kaynağı olan bu roman, dönemin en radikal yapıtlarındandır. İyi edebiyatın aykırı ve asi ruhlular, çılgınlar ve hayalciler tarafından gerçekleştirilebileceğine inanan Zamyatin'i okumaksa ayrı bir keyiftir
Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
1907 yılında yayımlanan Demir Ökçe, karşı-ütopyacı romanların ilki sayılır. Totaliter ve baskıcı sistemdeki toplumun sıkıştırılmış yaşamına ilişkin bir kurgu üzerinden ilerleyen roman ABD'de yükselmeye başlayan oligarşik bir otoriteyi vurguluyor. Doğrudan politik distoya sayılan Demir Ökçe aynı zamanda birçok distopik kurgunun da esin kaynağıdır.
Jack London bu romanında ABD'nin bir süre güçleneceğini sonrasında da, gücünü yitirerek çöküş yaşanacağı yolunda öngörülerde bulunur. Dahası faşist ve zorba yönetimlerin ortaya çıkacağını, bu zorbalıklar karşısında nasıl durulması gerektğini kurgulayarak, öngörüsünü çok da geleceğe bırakmamıştır.
Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
Doris Lessing, roman ve öykülerinde, 20. yüzyılın toplumsal ve politik kaosu içindeki bireylerin yaşam serüvenlerini anlatır.
"Mutsuz çocukluklar, romancılar yaratır" diyen yazarın önerdiğim romanı diğer Distopyalarla benzerlik gösterir. Bir tür kıyamet öyküsü etrafında ilerler roman. Çevre kirliliği, doğal kaynakların heba edilişi ya da kullanılamaz hale getirilişi kurgunun merkezini oluşturur. Bunların sonucu olarak da evsizlerin sayısı artarken sokak çetelerinin kural tanımazlığının kural haline gelir. Dilin yozlaşması, insanların yoksullaşması, iletişimsizlik, insanların büyük şehirlerden kaçmak zorunda kalışları ve kalabalıkların yerini alan yalnızlık ve korku içinde ilerler roman
Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
Faşist ve totoritet iktidarların, yönetme biçimlerini oluşturan maddi-manevi, fiziksel-psikolojik araçlarının öncelikle kültür hayatına yönelerek, burada yarattığı kültür endüstrisiyle, muhalif tüm düşünce değerlerini nasıl ortadan kaldırmaya yöneldiğini ve tarih bilincine yönelik saldırıları teşhir eden çok özel bir yapıttır.
Roman; öngörülmeyen -ama bana göre öngörülen- bir gelecekte anlatılır. Özel yanmaz giysileriye itfaiyeciler, önceden muhalif olduğu ya da olabileceği düşünülen evlere düzenledikleri baskınlarda, içinde su yerine yanıcı madde bulunan hortumlarla evlerde buldukları kitapları yakarlar.
Bu aramalarda görev alan kahramanız Guy Montag, bir gün genç bir kızla karşılaşınca, onunla yaptığı konuşmalarla kitaplara duyduğu ilgisi değişir, önyargısı ortadan kalkar ve kitapları merak eder duruma gelir. Kitaplar nasıl şeyledir, insanların birlikte yanmayı bile göze aldığı bu kitaplarda neler vardır? Montag artık işini, eşini ve tüm yaşamını başka bir gözle değerlendirmeye başlar. Kitapları düşünür ve her kitabın arkasında bir insanın varlığını duyumsar, çünkü her kitabı bir insan düşünüp yaratmıştır. Montag bundan sonra, yakmak için girdiği evlerden kendisine kitap çalmaya başlar ve durum fark edilince de, aranan bir suçlu durumuna düşer.
Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
Kafk'nın çok yönlü bir yazar olduğu biliniyor. Hem öykülerinde hem de romanlarında insanın kendine ve doğasına yabancılaşması onun özel ilgi alanlarındandır. Onun içinde yaşadığı "Korku ve Umutsuzluk" çağıdır. Aynı zamanda tanık olduğu dö- nemden başlayarak, tüm gelecek için oluşan tehlikenin ayrımındadır. Çağın tüm şiddetini yaşamış, tanık olmuş bir yazar olarak bireysel anlatıyla toplumsal ötekileştirmeyi, yalnızlığı, kişilik erozyonu ve toplumsal biçimlemenin ortaya çıkardığı psikolojik sorunları kurgulamıştır.
Dava adlı romanında ise, suçlanan ve ne ile suçlandığı da tam olarak belirtilmeyen K. ile suçlayan toplumun yargılarının çatışmasıyla ortaya çıkan trajik durum konu edinir.
Her ne kadar Kafka için umutsuzluğun yazarı dense de, ben onun umutsuzluğu otopsi masasına yatıran bir yazar olarak algılarım.
Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabından
"Otomatik Portakal" kadar iyi bilinmese de distopyalar içinde özel bir yeri vardır Otomatik Piyano'nun.
İnsanlara gerek kalmadan, yüksek teknoloji ve robotik araçlarla üretimin yapıldığı dönemlerde, insansızlaşan ya da atıl insanlardan oluşan dünya ile anlatan bu roman, makineleşen dünyanın oluşturduğu yeni tür bir güç ve zor kavramına vurgu yapar.
Yazma Yaratma ve Okuma Cesaretikitabından
Sosyal kehanet niteliğinde sayılan bu roman, özgür iradenin irdelenişi hakkında bir gelecek atmosferi çizer.
Otomatik Portakal, Anthony Burgess'in hiper sanai dönemine geçiş ve modern elitizm üzerine kurguladığı çok özgün bir romandır. Sanaileşmenin ve modernleşmenin oluşturduğu değişim dinamiklerini politize ederek, bireylerin sınırlarını belirleyen, özgürlük ile sınırların-yasakların bir arada nasıl ilerleyeceği üzerine bir çalışma da diyebiliriz.
Yasakların bir üst denetleme merkezinden otomatik olarak biçimlendiğini, gündelik hayatımızın kontrol merkezlerince gözetlendiğini, kara mizahla anlatan roman, bir bakıma özgürlükçü ütopyaların nasıl kara ütopyaya dönüştüğünü de anlatan bir distopyadır diyebiliriz Otommatik Portakal'a.
Bu kitabıyla ilgili olarak, “Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum..." demiştir Anthony Burgess