Hücrelerinizi geldiğiniz yerde bırakamazsınız. Bir köşebaşında, diyelim bir çeşme önünde de silkeleyip atamazsınız. Bir yaşama biçiminden de öte, artık kendiniz olmuş olan pek çok şeyi;işte bütün o,kendi tarihinizin takılarını da evinizde, geldiğiniz, geçtiğiniz yerlerde bırakamazsınız. Onlar, -siz kendiniz -sizinle her yanı dolaşır, her yere girip çıkarlar. Üstelik benimkiler hiç de iç açıcı değil. Ne kendi gönlümü, ne başkalarının gözünü şenlendirebilen takılar bunlar. Kaygılar, sorular,düşünceler...Vıdıvıdılar belki de,-öyle deniyor-.Ne yapalım, yüzyıllar sonra,bizim örenlerimiz de kazıldığı zaman,arkeologlar, andığım türden takılarla bezenmiş bizleri; beni ve benim gibileri ,bizden öncekilerden geriye kalmış taş,tunç, demir, bakır, altın, gümüş vesaire gibi nesnelerle kanıtlayamayacaklar ve bizim yaşamımız onlar tarafından ancak, bu türden bir kanıtlayamama ile belirginleşecek.