Alışkanlıklarımız bizim yerimize düşünür, konuşur ve hareket eder. Bu tatsız gerçekle yüzleşmek durumundayız ve yine işe yarayan o tuhaf paradoks devreye girer. Değişebilmek için olanı görüp kabul etmemiz lazım önce. Bu pasif bir kabulleniş değil. Bu bizi hareket geçiren bir kabulleniş olacak.
Alışkanlıklar iyi olabilir, kötü olabilir, nötr olabilir. İyi, kötü, nötr nasıl belirleyeceğim derseniz çok basit. Size zarar veriyorsa kötüdür, iyi geliyorsa iyidir.
Düşünce sevgiyi de kontrol etmeye kalkışır. Oysa sevgi hakkında hiçbir şey bilmez. Çünkü düşünce zihne sevgiyse kalbe aittir. Birbirlerinin dilinden katiyen anlamazlar.
Biz zihinimiz değiliz, düşüncelerimiz değiliz, kafamızın içindeki ses değiliz. Bütün bunlar bizim elimizdeki araçlardır. Bizler zihnimizin içinde yaşamak zorunda değiliz.