İstanbul, şimdi olduğu gibi tarih boyunca dünyanın en gözde şehirlerinden biri oldu.
Defalarca el değiştirse de geçmişinin çoğunda iki büyük güç; Roma ve Osmanlı Devleti vardır.
Doğu Roma’nın (Bizans) merkeziyken Devlet-i Aliyye’nin payitahtı, asitanesi olmuş, asırlar boyu bu özelliğini muhafaza etmişti.
Onun Müslümanlarca fethinin, düşman yüreğindeki sızısı hiç geçmedi.
Cihan Harbi diye anılan ilk umumi savaşta da ana hedef, ya doğrudan askerî yahut da siyaseten işgal edilecek İstanbul’du.
Ah keşke şu Türkleri sadece İstanbul’dan değil Anadolu’dan bir sürebilseydik diye hep hayal ederlerdi… Bu güzide şehir, onu ele geçirmek isteyenlerin hayallerini böylece süsledi.
Hatta Ruslar, ismini bile hazırlamışlardı: Çargrad; Çar’ın Şehri.
Harb-i Umumî’de Ruslarla mücadele, büyük oranda Kafkas Cephesi üzerinde gerçekleşti. Cephe boyunca bir bir düşen kalelerimizden sonra Rus ordusu, Kemah- Tirebolu hattındaki Harşit Vadisi’ne dayandı.
Son savunma hattı olan bu vadide, askerlerimiz ve yerli milis kuvvetlerimiz âdeta bir destan yazdı. Bir buçuk yıl boyunca Ruslara geçit vermediler ve nihayetinde de zafere erişip 40 yıldır Rus işgali altında olan Kars- Ardahan ötesine kadar düşmanı attılar.
Azim, gayret ve fedakârlık dolu böylesine önemli mücadelelere sahne olmuş Kafkas Cephesi’ndeki, Harşit Vadisi’ndeki savunmamızın bölge haricinde pek bilinmemesi, bu ayki dosyamızın hareket noktası oldu.
Asker-sivil bunca şehit ve gazimizin aziz hatıralarına hürmeten, Harşit’te yazılan destanı kapağımıza taşıdık. İstifadeler dileriz.