Kitap Marksist bakış ile ele alınmıştır. Kapitalist tekelci sermayelerin insan sömürüsüne etkisi, “göçmen” işçinin Marksist terminolojiyle ele alacak olursak “kendine yabancılaşması”, -oryantalist tabirle- “az gelişmiş” ülkelerdeki işçi emeğinin, gelişmiş ülkelere akıtılması sunulmuştur. Kitaba kapitalizmin eleştirisi olarak da bakılabilir fakat yazarlarımızın bize vermek istediği salt ideolojik bir bilgi akışı ya da bir manifesto değildir. Evet, kitap içerisinde birçok istatistikten, raporlardan ve alıntılardan faydalanmıştır. Kapitalist ahlak anlayışı, yoksulluk, köy ve şehir arasındaki ayrım, tekelci sermayenin işçiye bakışı, göç sonrasındaki hem şehirlik bağı, az gelişmişlik- gelişmişlik meseleleri, üçüncü dünya ülkelerine bakış gibi sosyolojik konular da kitabın gündemindedir. Fakat bu anlatı, düz bir sosyoloji kitabı mahiyetinde değildir. Fotoğraflarla bütünleşerek, bize işçilerin içinde bulunduğu koşulları ve yaşamları gösteriliyor.
Fotoğraflar ve sözcüklerden oluşmuş göçmen işçilerin anlatısı, bazı yerlerde şiirsel bir üslupla tesirini artırıyor.
