O halde bizim asıl işimiz, çok latîf, çok zarif, çok nazik, çok tatlı bir duygu olan sevmektir; diğer fikir ve duygular, ibadet ve taatler, hayrat ve hasenatlar onun ardından gelir.
Allah'tan sabır istemeyeceksin, 'Allahım şükrümü artır' diyeceksin. Yoksa sabırla beraber bela da gelir. Çaresizlik içinde çarenin Allah olduğunu bilmeliyiz.
Sorsan herkes "tamam tamam, biliyorum biliyorum" der; ama Allah'ın kaç kulu "Allahu ekber" şuuruyla yaşar, davranışlarını imana ve Kur'an'a göre ayarlar. Müslümanlardan kaç tanesi minarelerin "hayye ales-salah" davetine icabet ediyor? Halbuki bir düşünse: Çağıran, çağırtan, mülkün sahibi, kainatın halıkı, alemlerin rabbı zül-celali vel-cemali vel-kemali vel-ikram Allahu azim-üş-şan hazretleri. Hem Allah'ın her anda hadsiz hesapsız lütuf, nimet ve tecellilerine mazhar, hem de her anda O'ndan gafil, O'na asi, O'nun davetine lakayt, şu kullar! Gaflette daim, cehaletle sakim, dalaletle mukim; yalan yanlış yolda, isyanda, nisyanda, cürümde, günahta...
Eğer siz Allah yoluna yardımcı olursanız O da size yardım bahşeder ve ayağınızı sağlam ve sabit tutturur, yenik ve mağlup düşürmez, geriletmez ve mahcup eylemez!