Ankara'nın içindeymiş gibi Ulus'un, Kızılay'ın tadını aldım okurken.
Karakterlerin dünyaya, dünyanın karakterlere ve karakterlerin karakterlere olan bakışını gerçekçe anlatmış, sevgili Soysal. Öyle ki, okurken önüme bir pencere açılmış gibi hissettim, sinema filmi tadında bir eserdi. Okumak ibaresi eksik kalır. Su gibi aktı gözümün önünden...
Ali'yi, Olcay'ı, Doğan'ı; Hatice hanımı, Salih beyi, Mevhive'yi... Ve diğerlerini hepsininin kendine has bir dünyası, dünyaya bakışı vardı. Kimisine sıcaklığından dolayı, kimisine soğukluğundan dolayı yakındım ama eklemeliyim ki sıcaklık da soğukluk da ancak böyle anlatılırdı, ancak bu kadar hissettirilirdi.
Yazar: Dönemi, ülkeyi, şartları, zorlukları kısacası hayatı; çok farklı kişilikler üzerinden bir yol haritası çizerek eleştiriler yapmış. Bir çingene ile avare öğrencinin aynı zamanda bir işçi çocuğunun yollarını aynı sokağa çıkarmış. Kimisine zenginlik dar gelmiş, kimisine zenginler..! Kimisi akşam yemeğinin derdinde, kimisi başkalarının akşam yemeğinin derdinde. Yine de bir şekilde herkes kendi halinde mücadele ediyor hayatla.
Eser de mücadelenin haklılığından mı yoksa, mücadeleyi haklı kılandan mıdır bilinmez; Ankara'nın denizinin olmadığını hissettirir gibi hissettirmişti, o kavruk insanların umutlarını, gururlarını, çaresizliklerini, kibirlerini...