Tolstoy’un çocukluğu sonrası çevresindeki her şeyin ve herkesin kendi etrafında döndüğü yanılgısından çıkıp, kişileri ve hayata ilişkin soyut düşünceleri kendinden bağımsız, ayrı konular olarak görmeye başladığı dönemi anlatan, yarı otobiyografik eseri.
Okuyucusuyla “Çocukluk”’ta tanıştırdığı kişilerin bıraktığı izler, “İlkgençlik”’te de devam ediyor. Sadece yeni başlayan olgunlaşma ile birlikte bu sefer daha farklı yorumlarla.
Belirli bir yaş döneminde hemen herkeste kısa da olsa tezahür etmiş o, çevreye, olaylara ve geleceğe dair kuruntu derecesinde, ayakları yere basmayan, akıldan uzak duygusal çıkarımlar piyangosundan Tolstoy gibi bir yazarın şansına çıkanlar ve bunları okumak zevkli olsa da, konuların bölük pörçük ve ancak anekdot bağlamında ele alınması okumayı biraz sıradanlaştırıyor.
Tolstoy’un, Tolstoy olma yolunda köşebaşı taşlarını anlatan bu eser, üçlemenin ilki gibi yazarın sevenleri ve takipçileri için yine bir hediye niteliğinde.