Yeraltından Notlar
Öncellikle uzun zamandır Dostoyevski okumamıştım. Neler kaybettiğimi daha ilk paragrafta fark ettim. Dostoyevski'nin o buhranlarını, iç çatışmalarını, yergici, bazen aksi bir ihtiyarı andıran üslubunu özlemişim.
Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlkinde yeraltı ile kastedilenin ne olduğu ve yeraltında yaşayan insanların tasvirinden bahsediliyor. İkinci kısımda ise bu yeraltı insanının başından geçen olaylara yer veriliyor. Benim için asıl şaşırtıcı olan ilk kısımdaki anlatılan insanın kendimle benzerliğiydi. Hatta öyle ki bundan aylar önce yazdığım birkaç yazıda aynı konuları işlemiş (öç almak, hayatta herhangi bir şey olmayı başaramamak gibi), aynı alaycı üslubu kullanmış, aynı sonuçlara varmıştım. Bu benim için ciddi anlamda sürpriz oldu. Yeraltı insanıymışım da haberim yokmuş meğer.
Kitapta gururu kendine bir kalkan olarak kullanan bir adamı görüyoruz. Öncesinde başkalarından farklı olduğunu düşünüyor, sonra onların da böyle düşündüğünü farz edip kendini onlardan soyutluyor, kendini soyutladıkça da soyutlanıyor. Tam bir kısır döngü yani. Sonrasında insanlardan o kadar uzaklaşıyor ki onlara düşmanlığı boyunu aşıyor, onlara acıyor, onları küçümsüyor, canlarını yakmak istiyor ama bir yandan da onlarla dost olmak istiyor. İşte bu çelişkili ruh hali çok güzel işlenmiş. Olayları okurken onun yerine ben utandım ama bir yandan da neden bunları yaptığını anlayabildim. Aslında kibirli ve mağrur görünerek, diğer insanlardan üstün olduğunu düşünerek, bunun hayalini kurarak onların kendisini üzmesini engellemeye çalışıyor. Ama yine bundan zararlı çıkan kendisi oluyor.
Kesinlikle tavsiye ediyorum.