241 - Bu Rus yazarlar birinci ağızdan metin yazınca direkt kendilerini anlattıkları gibi bir algı oluşuyor bende. O kadar gerçek karakterler ortaya koyuyorlar ki, kendi kendilerini çözümleyip iç dünyalarındaki bütün sıkıntıyı ve cerahati yarattıkları karakter aracılığıyla dışarı attıklarını düşünmeden edemiyorum. Okudukça toplumun sorunlarına ve sıkıntılarına değil, yazarın kendi sıkıntılarına, düşüncelerine, yaptıklarının altında yatan sebeplere ve yapamayışlarının altındaki düşünce fırtınalarına tanıklık ediyorum. Öyle olunca da empati kurabilme ve anlayabilme açısından keyifli ama bir yandan da boğucu ve karanlık bir dünyaya girip çıkamama hissiyle karşı karşıya kalıyorum. Kötü bir şey demiyorum, haddime değil. Bol bol düşüncelere daldım okurken, onu diyorum.