Herkesin bildiği hikayeler çizgilerini kusursuzca gizler,çok sevilir,dilden dile,dünyayla bir döne döne yerin göğün önüne çıkarlar.Gece gündüze,yer göğe,insan hayvana karışmasın diye çektiği çizgiler sesin boğazını sıkar.Ölüsünü gömmeyi kargadan öğrenen öbürünü soysuzlukla karalar.Leş yiyenin gagasıyla açtığı çukur,insanın dilini ısırıp da koyduğu ayraç.Yerini şaşırmamak için eğilip o çukura bakmaz,birbirine karışanları görmez.Yemeğine çukur açana hayvan,ölüsüne çukur açana insan der.Kendini bilen beşer,kimin ölü kimin diri olduğuna şaşırır,mezarların başında nöbet tutar,ölüleri rehin alır,ekmek yerine ceset gömer.
“Eski insanlar duyardı, onların başta duyup da söylediği dile kaynadı, zaman zımbalanınca anlam kuşandı. Hele ses söze dönünce, bak sen, Şuri kirli kara oldu. "
Ağzını kocaman açıp nefes almak istersin, hava yetmez, ciğerlerin bomboştur ve o boşlukta bir sıkışıklık duyarsın, yürek sıkışması dersin, canın içlere çekilir, elinle üstüne basıp yoklayamazsın. Bunu ilk duyduğunda çocuksan o darlık daha da büyür, içine sığsan sığılmaz dışına çıksan çıkılmaz.