Yazarlığının yirminci yılında, bir yazar "Benden geriye bir kitap kalacaksa bu olsun istedim." diyorsa eğer o kitap gerçekten özeldir.
Nar Ağacı kitabı ile kendisini tanıdığım ve sonrasında hayranı olduğum Nazan Bekiroğlu'nun bu son kitabını büyük bir keyifle okudum. Bana kalırsa, bir solukta öyle okudum geçtim denecek bir kitap değil kesinlikle . Ben bölüm bölüm, sindire sindire yaklaşık bir ayda okudum. Bu kitapta yazarın daha önceki kitaplarından aşina olduğumuz bir çok bölüm de karşımıza çıkıyor. Yusuf ile Zülayha'dan, Habil ile Kabil'e, Nar Ağacı'nın Büyükhanım'ından Nun Masalları'nın hattatına kadar birçok kahramanının üzerinden; aşka, ölüme, hasrete, iyiliğe, kötülüğe, deliliğe, yaşama, tarihe ve birçok konuya yönelik çok anlamlı cümlelerle bizi tekrar etkiliyor.
Bunların haricinde yazarın " İçlerinde nerede, ne zaman yazdığımı bugün gibi hatırladıklarım vardı, avucumun içine mıh gibi çakılmış olanlar. Ve hiç de hatırlamadıklarım. Bana öyle karanlık geldiler ki. Bunları ben mi yazmışım, sahi, ne zaman ?" dediği binlerce anlamlı cümle bizleri bekliyor.
Hani diyorsunuz ya hocam, "Yazarken okuyucuyu hesaba kattığım tek nokta, ona karşı samimiyetsizlik etmemek bilincidir." diye, ben o samimiyeti sonuna kadar hissettim. Daha nice güzel eserler vermeniz dileğiyle...