Ama biz yine günümüz Avrupa'sına dönelim: farklı kültür, dil ve soylardan gelen 300 milyon yurttaşın yüzlerce yıllık çekişme, kıyım ve kanlı savaşlar sonucunda zahmetle biçimlendirdiği şu kardeşçe bir arada yaşama girişimine.
Zararlı atıklarıyla doğayı umursamazca yok edenlerin bugün uluslararası adalet, demokrasi ve insan hakları üstüne parlak ahlakçı söylevler verenlerle aynı kişiler olması gerçekten acı bir alay gibi geliyor.
"Sizce yaşam nedir?" diye sormuştum ilk söyleşimizde, İstanbul'un orta yerinde kahvehanede. Gözlerinin ta dibinde bir alev parlayıp söndüydü bir an:
"Bunu bilsem yazı yazar mıydım ben?"