Gene de, gereklidir yazmak. İyidir. İğne ucu kadar, kum tanesi büyüklüğünde bir işaret bırakmalı dünyaya insan çekip gitmeden. Bir kapıyı aralamalı. Evet, bir kapı, bir anahtar, biraz ışık. Hepsi bu... Ötesi yok.
Mutluluk kendi tarihini oluşturabilecek bir süreç değil. İnsan asıl acılarını anlatmaya yatkın bu yüzden. Acı çekme güdüsü, bir bakıma insanın var olduğu günden bu yana katlanmak zorunda kaldığı her şey yüzünden kalıtsal olarak genlerine yerleşmiş olabilir.
Unutmak sözcüğünü düşündüm. Derin bir çukur kazıp bana acı veren her şeyi -ve onu- gömmek, üstünü örtmek ve bu mezara işaret koymamak demekti unutmak. Gerisi boşluk.