Anne serisini çok seviyorum. Yazarın tarzını, karakterlerini ve başlarına gelen olayları okumak çok keyifli. İlk kitaptan beri Anne’e karşı ayrı bir düşkünlüğüm oldu. Kimsesiz, konuşkan gri gözlü kızın adım adım büyümesine tanıklık ettik. Bu kitapta ise Anne artık altı çocuklu bir anne.
Anne’in öğretmenliği ne denli sevdiğini veya akademideki hırsı ve başarısını düşününce onu bu şekilde canlandırmak başta zor oldu. Ancak çocukları özellikle de ikizleri ne denli sevdiğini hatırlayınca Anne’in ne kadar iyi bir anne olabileceğinin farkına vardım.
Kitabın başlarında Mary Maria Hala Anne’e biraz eziyet etse de sonrasında baş başa kalabildik. Anne’in anneliğine, çocuklarla olan diyaloguna bayıldım Bazen ne kadar büyüyüp olgunlaştığını hissediyorum ama sonrasında öyle şeyler yapıyor ki ikinci kitaptaki inek olayını aratmıyor
Çocuklar ilk kitaplarda Anne’in başından geçen maceralara benzer olaylar yaşıyorlar. Yanlış anlaşılmalar, ufak kıskançlıklar, bolca hayal gücü de eklenince Ingleside’da hayat hiç sıkıcı geçmiyor Di, Nan, Shirley, Rilla, Jem ve Walter her birinize bayıldım Shirley’i pek fazla okuyamadık. Rilla bile beş yaşına gelmişten tahminen yedi-sekiz yaşındaki Shirley’in de ufak bir kısmı olsa güzel olabilirdi. Gerçi yazar seriye devam ediyor, çok da dert etmemek lazım
Yazarın Anne serisinde bundan sonra daha ne yazacağını tahmin edemiyorum. Çocukların bir çok hikayesine tanıklık ettik, Anne ve Gilbert evliliklerinin on beşinci yıl dönümünü de kutladı. Çıktığında keyifle okuyacağıma emin olsam da bir sonraki kitap için kararsızım