“Bakkala kadar gidip geleceksin” diyordu. Örneğin bir sigara almak için veya başka bir şey. “Bak şu tükürüğüm kurumadan burada olacaksın” diyerek yere tükürüyordu.
Bakkal epeyce uzaktaydı. Ben ne kadar düşe kalka koşsam da, tükürük kurumadan yetişmem mümkün olmuyor du. O da beni dövüyordu. Ama bildiğiniz dayaklardan değildi. Demir çubukla, sopayla, kürekle, kamçıyla dövüyordu.