Gördüğüm rüyayı anlatırken bile , sözcüklerime, sesime bakan, otururken oturduğumu, yürürken yürüdüğümü gözleyen biri var; Tanrı gibi, anne baba, öğretmen, sevgili gibi...Kedi köpek kılığında , hatta bir karınca, bir saman çöpü, tavandaki bir çizik, duvardaki bir gölge, buluttaki resim. Her zaman kötü değil, yükümü hafiflettiği de oluyor. Yorulduğumda, ben duruyorum, saman çöpü yaşamayı kaydediyor hayata. En kaygan zeminde bile, kalıcı, durucu kılıyor o gözler beni. Boşluğu ve boşluğunu bununla dolduruyorum. Saçlarımı ona tarıyor, ona yürüyor , ona bakıyorum. Yalnızlığı öğreniyorum.
Olmasa da olur ne çok insan birikmiş hayatımda; tıpkı bir daha okumayacağım kitaplar, kimsenin okumasını istemeyeceğim kitaplar, çirkin fotoğraflar, kırmızı kadife kutular içindeki "onurluklar" gibi... Beşinde neysem, arayı saymiyorum, ellisinde de o oldum sanırım. Annemi, o yasimdaki gibi sümüğümü çekerek istiyorum yine. Yeni birini tanımak, tanistirilmak gibi dertlerden azadeyim. Canımın istemediği insanlarla konuşmuyorum, ama sevgili, ama hoşuma giden gülümsemeli bir mesafeyle duranlara iki adım atmakta hiçbir sakınca görmüyorum, biri benim biri de onlar için... Ahh, ben kendime neden yalan söylüyorum?