Böyle Gelmiş Böyle Gitmez - 2

Yokuşun Başı

Aziz Nesin

Sayfa Sayısına Göre Yokuşun Başı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Yokuşun Başı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Yokuşun Başı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bütün bağnazlar, gericiler arasında Mustafa Kemal, Kör ya da Dönme diye anılırdı. Mustafa Kemal biraz şehla bakışlı olduğundan, gözünün birinin cam olduğunu söyler, bu yüzden ona kör derlerdi. Selanikli olması yüzünden de Yahudi dönmesi sayılırdı.
Sayfa 18
Çocukluğumda okuryazar olsun olmasın, kentli olsun, köylü olsun, Türk insanı yerde gördüğü iki şeyi hemen kaldırır, bir duvar üstüne, bir tahta kaplama arasına, bir ağaç kovuğuna, yerden yüksek bir yere koyardı. Bunlardan biri ekmek, öbürü basılı kağıttı. Bu ikisine ayakla basılmazdı. Ekmek “ninet”ti, basılı kağıt da kutsaldı. Dahası, ekmeği yerden kaldıranlar, önce öpüp başına koyduktan sonra, üstüne basılamayacak yüksek bir yere koyardı. Basılı kağıtta kötü bir şeyin yazılı olabileceği bile düşünülemiyordu. Basılı kağıttaki harfler içinde özellikle “Elif” harfi en kutsalıydı harflerin. Çünkü Allah kelimesinin simgesiydi.
Sayfa 63 - Adam Yayınları 10. Basım
Reklam
Babama göre iyi insanın iki niteliği olmalıydı; biri acıması, biri de eliaçıklığı.
Sayfa 66 - Adam Yayınları 10. Basım
-Kitabı olmayan efendiler çıksınlar dışarı! Okulun yeni açıldığı günlerde üç-dört çocuk dışarı çıktık. Böylece utanç üçe-dörde bölündüğünden taşıması daha kolaydı. Ama sonraları sınıfta benden başka Metod Alge’si olmayan kalmamıştı.
Sayfa 133 - Adam Yayınları 10. Basım
İngilizceden sınıf arkadaşlarıma göre çok geri kalmam, bundan sonraki öğrencilik yıllarımda çok işime yarayacak olan şu gerçeği bana öğretmişti: ingilizce ve matematik gibi kimi dersler, halkaları birbirlerine ulanan zincir gibi gelişir. Bu zincirin halkalarından birkaçı koptu mu, artık zincirin uçları birbirine eklenemez. Onun için bu dersler hiç ara verilmeden sürekli izlenilmelidir.
Sayfa 134
Öğretmenlerimiz, büyüklerimiz bize sık sık "eski giymek ayıp değil, kirli giymek ayıp; yamalı giymek ayıp değil, yırtık giymek ayıp!" derlerdi. Bir bu söz, bir de annelerimizin yemeklerde, bu sözden daha sık söyledikleri "katık et! katık et!" sözleri, o zamanki Türkiye'nin ekonomik durumunu ortaya koyan slogan gibiydi.
Sayfa 135
Reklam
Kendimi bildim bileli, iliklerime dek işleyen zenginle yoksulun ayrımını derinlemesine bir acıyla duyuyordum.Girgin olmayışımın ,yıllarca içime kapanık yaşaşımın nedeni, belki de o çekingen ,acılı çocukluk günlerimdir.
Sayfa 138 - nesin
İstanbul batakhanelerinin, bitirim yerlerinin, kumarhanelerinin, her türlü karışık, karanlık, aşağılık işlerin, ahlaksızlığın, rezilliğin, kaçakçılığın, hırsızlığın, cinayetin, soygunun, kavganın, kabadayılığın, esrarcılığın, eroinciliğin, daha bunlar gibi pek çok kötülüğün yoğunlaştığı iki yer vardı: Galata'yla Tahtakale...
Sayfa 146
Argo dilinin "babacımcı" deyimini ilk duyuyordum. Babacımcı diye sapık yaşlı heriflerin kucaklarına oturup onları "Babacım, Babacım!" diye sevip okşayarak tavlayan, koca heriflerin keyfini getiren küçük yaştaki sapık oğlanlara denirmiş. Bu babacımcı sapık çocuklar, kucaklarına oturdukları sapık heriflerin ceplerindekileri yürütür, öteberilerini çalarmış.
Sayfa 157
630 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.