Doğup büyüdüğümüz sokaklarda yürürken kenti görmeyiz bile. Bütün o yapılar ve parklar bizi sık sık anılarımıza götürür. O gördüğümüz iskele değil ilk sevgilimizden ayrıldığımız yerdir. Köşeyi dönünce karşımızda heykel müzesini değil şarhoşken bahçesinde göbek attığımız tarihsel yapı buluruz.Kent, anılarımızın bir kamuflaj giysisi gibi kuşanıp usulca görünmez olur ve geçmiş, karşımıza çıkan her yeni sokakla biraz daha şişerek evrenin sonundaki patlamaya doğru genleşir.
Ayrıca,yazarlara geçmiş olsun;bugün yarım saat televizyon izleyerek binlerce ölüme tanık olan bir gencin hareket gereksinimini artık hangi kitap karşılayabilir?