Yazarın kendi askerlik tecrübelerinden de faydalanarak yazdığı,dili sade,akıcı olan, konusu ve kullandığı imgelem ile içimi titreten bir romandı.
Roman 1940 ‘ların başlarında geçiyor. Evet, yılı görünce ister istemez aklınıza savaş gelmiştir ki, tamamen savaşın odakta olduğu bir roman.
Ölmemek için umutsuzca yürünen bir yol ve yaraları ile devam edemeyecekleri için ölüme bırakılan askerlerin olduğu bir yol... Askerlerin mütemadiyen yürüdükleri bir yol...
Roman savaşın sertliğini, acımasızlığını vurgularken, savaş ve sonrasındaki süreçte var olan onca acı ve emek niçin sorusunu askerler üzerinden, askerlerin durumları ve iç dünyaları ile soruyor . Savaşın anlamsızlığını askerlerin içinde bulundukları durumla yansıtıyor. Kırımlı Teğmen T önderliğinde askerlerin yaşadıkları,hayalleri, bekleyenleri, bekledikleri aktarılıyor.
Umutla,umutsuzca,bilinmezliğe yürüyen ama hep yürüyen insanların hikâyesini işleyen romanın sonunun üzerimde yarattığı his hayli ağırdı ve sonu gayet hüzünlüydü.