‘Dostoyevski’yi, Proust’u, Joyce’u, Virginia Woolf’u okumuştum; bu yazarlardan bende kalan, anlattıkları öyküler, ya da gösterdikleri kişiler değil, belirli bir ham gereçti, her birinin kendine vergi olan, başka bir yazarın yapıtlarında bulunmayan özüydü. Yazın’ın da bütün öbür sanatlar gibi kesiksiz bir akış, yeni, bilinmeyen gereçlerin sürekli