Halbuki ben, bir de Balkan Savaşı görmüş, Rumeli' de Trakya' da işgalcilerin neler yaptığına tanık olmuş ve Edirne' de kuşatmaya uğrayarak açlıktan ölmüş bir kedinin kafasını bir ihtiyardan yalvararak bir Osmanlı altınına alıp, kıyık tabyasına götürmüş ve haşlayıp suyunu bir Beykoz paçası niyetine yerken, dili için arkadaşım Mahmut Mecit ile bir birimize süngülerimizi çekerek "sen yemeyeceksin ben yiyeceğim" diye çekişmiştik. Unutulması mümkün olmayan o kara günlerin hatırasını aydınlatmak için dört yıl Çanakkale'.sinde, Galiçya'sında, Kafkas ve Bağdat ile, Filistin ve Suriye' sinde dövüşerek az mı kan dökmüştük? Akan bu kanlar bu mübarek vatanın kutsal topraklarını hürriyet ve bağımsızlığımızı korunması için sulamamış mıydı?