Kaybolan Dünyadan Nurlu Bir Sima

Yozgatlı İhsan Efendi

Ekmeleddin İhsanoğlu
"Çocuklar! Müslüman Türk’ün gülecek günü yok! Fakat bizler gaflet sayesinde gülüyor, oynuyor, eğleniyoruz... Müslüman Türk'ün gülecek günü yok! Elâlem, tarihlerine efsaneler uydurur, dedelerini, büyüklerini, kumandanlarını büyütmeye çalışırken; biz Fatih'in türbesine zincir vuruyoruz... Hayret! Hoca, bu “hayret" sözünü birkaç kere tekrarladıktan sonra şöyle devam etmişti: "Fatih Türk değil, Osman Türk değil, Yıldırım Türk değil, Murad Türk değil, Sultan Yavuzlar, Kanuniler, Abdülhamidler Türk değil. Kimler Türk yahu?"* *Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu: Hatıralar
İhsan Efendi, Eşref Edib'e Mehmet Akif'i anlatırken onun darb-i mesellere çok meraklı olduğunu ve kendisine Yozgat darb-ı mesellerini toplamasını tavsiye ettiğini, bunun üzerine bir hevesle hayli atasözü toplayıp bun- ları Akif'e okuduğunu söylemiştir. Okuduğu darb-ı mesellerden biri de Akif'in çok beğendiği “Dost kazan, düşmanı anan da doğurur" atasözüdür.
Reklam
İki dostu (Âkif ve İhsan Efendi) yakından tanıyan Eşref Edib Bey bir yazısında der ki: [İhsan Efendi] her türlü kasıirgalar karşısında sarsılmayacak kendisi gibi bir adamdı. Bunu [Kur'ân meâli] ancak ona emanet edebilirdi. Onu da orada buldu: Yozgatlı İhsan Hoca. Bu zat seciye ve karakter hususunda Akif'in en çok itimat ettiği bir zattı. Filkika İhsan Hoca böyledir. Allah'tan başka hiçbir kuvvet yoktu onu kanaat ve imanından döndürebilsin.
İsmail Hakkı Şengüler anlatıyor: ... Rahmetli Âkif, hazırladığı o meşhur Kur' ân tercümesini bu zata (İhsan Efendi) emanet etmiştir. Hep duyardık. Âkif :'Bazen kendimi sudan çıkmış balık gibi hissederim. Böyle anlarımda Mehmed İhsan Efendi' yle buluşursam, denize kavuşmanın ferahlığını duyarım' dermiş.
Ali Ulvi Bey, İhsan Efendi' nin son dönem şiirine duyduğu merak, sevgi ve vukufunu yansıtan şu görüşlerini naklediyor: İhsan Efendi, bana şiiri sevdirdi ya, artık o hâle geldim ki her fırsatta ders içinde bile bir vesile bulup, bahsi şiire kaydırıyorum... İhsan Efendi, Akif'ten sonra, Namık Kemal ile Ziya Paşa'yı da sever, okurdu. Fakir o
"Âkif' i, beni ve bizim gibi dertli kimseleri dertli yapan, hasta yapan; bu büyük sancağın, bu mukaddes sancağın yere düşmesidir. Bizi de böyle dertli gamlı eden evlat, bu matemin içimizde bir yara halinde kanamasıdır."
Reklam
Ali Yakup Bey, Arnavut olmasına rağmen, Osmalıcayı çok güzel okur ve hatasız yazardı. Bir gün derse gittiğimizde, Safahat okuyorlardı. Biz gelince kapattılar... Ali Yakup Bey'in bazı safiyâne sualleri olurdu. Dalgınlıkla, fazla düşünmeden, içinden geldiği gibi konuşuverirdi. O gün de İhsan Efendi'ye: Efendim, Safahat'ı bu kadar biliyorsunuz. Akif
Ey bana gurbet elleri aşina sahillere çeviren İhsan Efendi, sana, bir ananın, bir babanın evlâdına duası gibi dualar ediyorum... İşte böyle, ben, Âkif' in duasını almış bir kimseyim. Bununla iftihar ederim. Allah' ıma hamd ederim.
Resim