Züleyha, Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelâm yok. Ve Züleyha'nın lügatinde Yûsuf'tan öte sözcük yok.
Yere ve göklere sığmazsın ama kalbimdesin
ben Sana ta o zamandan evet evet evet dedim
Hatırladım "Ol" dendiğinde duyduğum sesi
hatırladım verdiğim ahdi, bana üflediğin nefesi
kalbin samimiyetini ölçebilecek yalnız Sensin..
Tart kalbimi, kabul et şehadetimi, kabul et beni..
O kadar ki hatırladım
kalbimin sidresinde bana Rabbim katından verilen aşkı tanıdım
aşktan da önce bana malûm kılınanı hatırladım
yine de bir aşkın çilesinde aydınlandı karanlıklarım
hükümlerin de üstünde hüküm verenin hükmünü hatırladım..
"göğü kandillerle donatan"
"geceyi gündüze gündüzü geceye katan"
"durur gibi göründüğü halde dağları yürütüp duran"
Sensin..
"gizli de açık da olsa kalplerde olanı ve nefsimin bana fısıldadıklarını"
"bütün işlerin dönüp dolaştığı ve kendisine vardığı"
Alemlerin Rabb'isin..
Yûsuf ile Züleyha
Âh benim devletim, âh benim ülkem
Benim ömrüm
Merhaba
Ben, Yûsuf, sınanmış bir kalbin sahibiyim
Şöyle buyur, bu kalp senin efendim
Şimdi ben, Yûsuf , tut ki Mısr'a azizim, efendiyim
Boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı: Züleyha'ya köleyim
Ne olursa kalpte olur, ey kalbi kırıklarla beraber olan Allahım!
Yolunda yürümek için ben kuluna lütfettiğin, devletim ve ikbalim olan yol arkadaşıma Bismillah!