Yunan İhtilali, tüm “Yunanlılar”ın katıldığı, bir hareket değildi. Bu biçimde bir yorum, tarihi bir “uluslar” mücadelesi olarak gören ve temelde geçen yüzyıl oluşmuş bir görüşten kaynaklanmıştır. Bu tür görüşler yanlış olmaktan öte, insanlara ve yeni kuşaklara bu “ulusçu” düşünceyi aşılamaktadır. Yunanlılar “cumhuriyetçi” ve “tutucu” olarak ayrılmışlardı. Cumhuriyetçiler ise, Osmanlı Devleti içinde, bağımsızlık düşünceleri gütmeden devrim yoluyla düzeni değiştirmek isteyenler, ve ayrı devlet kurmak isteyenler olarak ayrılmışlardı. Yunanlılar’ın önemli bir kesimi ise Osmanlı Devleti sınırları dışında ve genellikle Avrupa’nın büyük kentlerinde yaşamış ve bu yörelerdeki gelişmelerden etkilenmişlerdi. Kuşkusuz hiçbir şeye karışmayan, bu (mücadeleci) konularda görüş sahibi olmayan birçok insan da vardı.
Kitap basımı, 18. yüzyıl sonralarına yaklaştıkça geometrik bir hızlanma sergilemiştir. Örneğin Büyük İskender’le ilgili bir “roman”ın, yüzyıllar içinde gittikçe daha büyük bir sıklıkla basıldığını görüyoruz: 16. yüzyılda 3 basım, 17. yüzyılda 6 basım, 18. yüzyılda 14 basım, 19. yüzyılın ilk yarısında 16 basım (Demaras 1985, 130). 18. yüzyılı 25 yıllık dönemler olarak dörde ayırdığımızda, her dönemde sırasıyla 107, 210, 455 ve 749 kitabın yayımlanmış olduğunu, yani büyük bir kitap yayımı patlaması olduğunu görüyoruz. Aynı dönemlerde din ile ilgili kitaplar sırasıyla tüm yayımın yüzde 75, yüzde 78, yüzde 70 ve yüzde 53’ü düzeyindeydi (Demarâs 1975, 330). Bu, “bilimsel” ve “gramer” kitaplarının 19. yüzyıl sonlarında din kitaplarına kıyasla hızla arttıkları anlamına gelmektedir.
İÖ 6. yüzyılda Batı Anadolu’daki İyonyalılarca edebiyatın bir kolu sayılabilecek tarihsel, felsefi, retorik düz yazı türü geliştirildi. Miletuslu Ekateu’nun “Genealogiai” adlı yapıtı edebiyat değeri de taşıyan ilk tarih metni sayılmaktadır.