TRT'nin "Kelimeler ve Şeyler" programında Yunus Emre'den şöyle bahsetmişlerdi: "O, Türk şiirinin gökkubesidir."
Bu podcasti tam da kitap fuarına gideceğim günün sabahında dinlemiştim. Aklımda Yunus Emre'ye dair bir kitap almak yoktu. Hoş aklımızda olanları değil de, nasibimizde olanları aldık ya orası da ayrı mesele.
Evet, aramakla bulunmazdı…Standın üzerinde turkuvaz renkli baskısıyla dikkatimi celb eden kitap, bana sabah dinlediğim o cümleyi hatırlattı. Kitabı aldık, vapurda gelirken kitabı şöyle bir inceleyeyim dedim. Şairin "Her habbe koynunda bir kubbeyi gizler." dediği yerde hissettim kendimi. Denizin ve toprağın visale erdiği yerde, masmavi göğün altında bütün bu şeyler nasıl olur bilmem ama; tesadüf, sen güzel şeysin vesselam…
Üstad; Yunus Emre'nin poetikasını, yaşadığı dönemi, metafizik varoluşunu, hiç bitmek bilmeyen o arayışını muhteşem bir şekilde anlatmış. Zaten Sezai Karakoç da Yunus Emre'nin 'Gök Ekini' değil midir?..
"Yunus Emre! Bu dünyada
İki kişi kalır derler:
Meğer Hızır İlyas ola,
Ab-ı hayat içmiş gibi."
Bence fazla söze hacet yoktur. Siz en iyisi "Hey Emre'm Yunus biçare"nin sözüne kulak kesilin. Kim bilir, belki "Bulunmaz derdine çare"nin sadasını işitirsiniz.