"Yûnus Tapduk'a otuz yıl sadakatla hizmet etti. Odun taşımaktan sırtı yara oldu. Fakat kimseye belli etmedi. Şeyhi onu severdi. Bu, öbür dervîşlere ağır geldi. Şeyhin kızını seviyor da onun için bu ağır hizmete katlanıyor, dediler. Bu dedikoduyu Tapduk'a duyurdular. Tapduk, Yûnus'un hâlini bilirdi. Onları doğru yola getirmek, şüphelerini gidermek için, bir gün Yûnus'a tekkeye hep düzgün odun getirmesinin sebebini sordu. Yûnus:
-Doğru olmayan bu kapıya lâyık değildir! diye cevap verdi. Tapduk:
-Söyle Yûnus'um söyle!" dedi. Yûnus bu nefesin bereketiyle şâir oldu. Sonra Tapduk, dervîşler yalancı çıkmasınlar, utanmasınlar diye kızını da Yûnus'a verdi. Bu kız Kur'ân okurken akan sular durur, dinlerdi."
"Yûnus Tapduk'a otuz yıl hizmet etti. Fakat, kendisine bâtın âleminden bir şey açılmamıştı. O da kaçıp dağlara, kırlara düştü. Bir gün bir mağarada yedi ere rastladı, onlarla arkadaş oldu. Her gece onlardan biri duâ eder, duâsı bereketiyle bir sofra yemek gelirdi. Sıra Yûnus'a geldi, O da, duâ etti:
-Yâ Rabbi, benim yüzümü kara çıkarma. Onlar kimin hürmetine duâ ediyorlarsa, Onun hürmetine beni utandırma." dedi. O gece iki sofra yemek geldi.
-Kimin yüzü suyu hürmetine duâ ettin?" diye sordular.
-Önce siz söyleyin" dedi. Onlar:
-Biz Tapduk Emre'nin kapısında otuz sene hizmet eden erin hürmetine duâ ederiz, dediler. Yûnus bunu duyunca hemen geri döndü ve doğru gelip Ana Bacı'ya sığındı.
-Amân beni bağışlat, dedi. Ana Bacı dedi ki:
-Tapduk, sabah namazına abdest almak için çıkar. Kapı eşiğine yat. Üstüne basınca bu kim diye sorar. Ben, "Yûnus" derim. "Hangi Yûnus?" derse bil ki, gönlünden çıkmışsın! "Bizim Yûnus mu" derse ayaklarına kapan, kendini bağışlat.
Yûnus Ana Bacı'nın dediği gibi eşiğe yattı. Tapduk Emre'nin gözleri görmezmiş. Ana Bacı koluna girer, abdest almağa götürürmüş, o sabah gene götürürken ayağı Yûnus'a değdi. "Bu kim?" diye sordu. Ana Bacı,
-Yûnus! dedi. Tapduk:
-Bizim Yûnus mu? deyince, Yûnus Tapduk'un ayaklarına kapanıp suçunu bağışlattı.