Yunus İnsanlar’ı ilk defa Sabit Fikir dergisinin 2012’de “En İyi 50 Roman” seçkisinde görüp ilgimi çekti; itiraf etmeliyim, en güçlü sebep çevirmenin Pınar Kür oluşu idi. Torsten Krol, yayınevi ile sadece mail yoluyla iletişime geçen, sır gibi saklanan bir isim. Öte yandan Avusturalya’lı olduğu düşünülüyor. Hatta Stephen King oluşuna dair fısıltılar da var. King’in kalemini sevmiyorum açıkçası, hoşuma gitmiyor. İlle de korku yazarı seçeceksem Dean Koontz tercihim olur. Neyse, konudan uzaklaştım git gide.
Yunus İnsanlar; II. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış Alman erkeklerin yurdu terk edip, savaş suçuna bulaşanların ülkeyi terk edip ve soyisimlerini değiştirerek yeni yaşamlar sürmek için uzak ülkelere kaçan insanların hikâyesi. Bu ailenin Venezuela’daki ıssız bir adaya düşüşü ile birlikte ada kabilesi Yayomiler’le olan mücadelesini, ilişkilerini okuyoruz.
Genellikle yazarın kitaplarda yazdıklarını kişiliklerini yansıttıklarını düşünüp bu kanalla yargılamak gibi bir kişiliğim yoktur. Gelin görün ki, Hitler ve Nazizim propagandası, ırkçılık ve cinsiyetçilik içeren cümleler beni rahatsız etti, bırakmayı düşündüm açıkçası. Çok güzel başlayıp sonradan batırması da üzmedi değil. Hiçbir karaktere sempati beslemedim Zeppi dışında, diğerlerine ne olacağı umurumda bile olmadı. Yer yer şoke eden yerler okuyorsunuz okumasına, gelişen olaylar bunu destekleyen nitelikte olmadığından kopukluklar yaşıyorsunuz. Pınar Kür’ün çevirisi müthiş, orası ayrı bir parantezi hak ediyor. Son karar sizin.