Şiir yazmaya çalışan biri olarak örnek aldığım ilk şairdir Ahmed Arif.. yazmadan önce tanıdım tabi özellikle bizim dilimizi yani halk arasında kullandığımız dili kullanıyordu. "Sus kimseler duymasın duymasın ölürem ha" dizesinde ki "ha" bile beni benden almıştır.. sonra merak edip okudum benim için en değerli şair oldu..
Ahmed Arif ne yaptığını bilen şairlerdendi. Şiirinin bir ayağı derin acılarda, bir ayağı 'yokluğun öbür adı olan cehennem'dedir. Bir yanda 'demir kapı', 'kör pencere'; öbür yanda yeşil soğan', 'karanfil kokan cıgara', 'dağlarına bahar gelmiş memleket'. İmgelerindeki bu incelikli denge, 'öfke' ile 'yumuşama' arasında gider gelir. Onu duyguların acı sızısıyla yüz yüze getiren bu dengedir. “İçerde" şiirinde 'Haberin var mı taş duvar? diye sorar, ardından 'Demir kapı, kör pencere, / Yastığım, ranzam, zincirim, gelir. Şiirsel sızı, Uğruna ölümlere gidip geldiği mahzun resim'dedir. Seçtiği sözcüklerlere resim çizmez, her sözcüğü bir resimdir Ahmed Arifin.