Aslına bakarsak, daha önce okuduğum bir seriydi. Lise zamanlarımda okurken de keyif almıştım.
Bu keyifle okuduğumu hatırladığım seri, bir de diziye dönüşünce yeniden okumak istedim. Diziyi de aynı zamanda aktif takip ediyorum ve yeni sezonu gelmeden Colin Bridgerton’un da hikayesini yeniden okumayı umuyorum.
Sözüm konu kitaba gelir ise Daphne ve Simon’un hikayesi ne kadar dönem kurgu kitaplarının konusuna benzese de sevginin ve aşkın bir insanı manevi olarak ne kadar iyileştirebileceğinden çok güzel bahsedilmiş. Kitap, Simon’yn çocukluğu ile başlıyor. Küçük Simon’a babası yüzünden o kadar acıdım ki. Kendi çocuğu olmasa bile kim bir çocuğa bu kadar zorba davranabilir? İnsan gerçekten üzülüyor. Babasına olan kininden hırslanan Simon kendini çok donanımlı bir beyfendiye dönüştürüyor. Her ne kadar travması olsa da bu yönde hırslanması kendini diplere vurmaması ilham verici görünüyor. Ayrıca, bence dük baştan beri çekici biriydi zaten :) (dizi de dükü canlandıran aktör içinde aynı yorumlar yapıldı ancak kitabın konusu döneme bakıldığında cast seçiminin yanlış olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.) O dönemlerde kadınların ne kadar içeride tutulduğunu ve pek çok “özel” konunun dışında tutulduğunu biliyoruz ama buna rağmen Daphne, fazla saf olarak anlatılmış gibi geldi. Her neyse, ben okurken keyif aldım. Okumak isteyen herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar!