Roman insanıyım ama son yıllarda öykü okumayı eskiye nazaran daha çok seviyorum. Yuvayı Keşfetmek göz ardı edinildiği düşünülen bir kıtanın ve edebiyatının Caine ödüllü öyküleri ve bilinirliği yüksek yazarları ile tanışabilmemiz için çok güzel bir fırsat oldu. Bu lanetli coğrafyadan çok mutlu hikâyeler çıkabileceğini ummadık elbette ve içine giremediğim öyküler olduğu gibi kalbimi titreten çok sevdiğim, dolu dolu öyküler de oldu.
Yaşadıkları yoksunluk tıpkı "Bekleyiş" öyküsünde bahsedildiği
gibi “kitaplardaki resimlerine bakınca o kadar da fakir gözükmeyen” Avrupalı ya da Amerikalı çocukların yaşadığından daha farklı bir seviyede olan bu halkın bu geniş coğrafyadaki savaşlarına, soykırımlara, mülteci yaşamlarına tanıklık etmek üzücü ama daha derin bir farkındalık yaratıyor. Okurken öykülerin geçtiği sadece adını bildiğim bazı ülkeleri kısmen araştırmak o ülkelere bir yolculuk gibiydi.
"Müze", "Aşk Şiirleri", "Fısıltıların Ağırlığı" “Yedinci Cadde Simyası” beğendiğim; "Pazartesi Sabahı" ve "Bekleyiş"ise öyküde tam benim tarzım diyebileceğim çok sevdiğim hikâyeler oldu