Aşk, bağlılık, tutku, nefret gibi kavramlar -acemi bir terzinin elinden çıkmış elbiseler gibi- hep eğreti durdu üstümde. Belki hayatla aramda yazmaya değecek güçlü bağlar oluşmamasının nedeni de budur. Hatta hayatımın özünün, varlığımın derinliklerinde değil de, kişiliğimin dış kabuğunda yer aldığını söyleyenler bile oldu. Acı çekmenin bize her şeyi, en çok da kendimizi duyumsayıp kavrayabilme yeteneğini verdiğini bildiğim halde -çoğunuzun yapacağı gibi- acıdan da tıpkı tutkudan olduğu gibi uzak durdum...