Her düşünce, doğduğu öz itibariyle biriciktir. Ona zemin olan bir kalp vardır. Ona işlerlik kazandıran bir zihin vardır. Ona can veren bir hayat biçimi vardır.
Düşünen insan, tekrardan nefret eder. Gerçek sahibi olduğu düşüncenin, başkalarının sahipliğinde karşına çıkmasından acı duyar..
“Boşluğa söylerim ben sözümü.
Hava yutar onu.
Kuşlar geçer ötesinden, berisinden.
Yılan sezer, akrep duyar, kurt bilir.
İnsan her şeyin az öncesidir. “
Dostluk ilişkisi, kusurları, karşılıklı olarak her an bertaraf edebilmenin erdemine dayanır. Kusur görmeye başladığımızda, böyle bir ilişkiye kalbimiz kapanıyor demektir. Çünkü kusurluluk, kendi kendini çoğaltan bir şeydir. Başladığı yerde durmak bilmez.
Vücudumuz bizi, bir beşer olarak bu dünyaya bağlayan tarafımızdır. Vücutsuzlaşmak, esas olarak, ölüm dairesi içine girmektir. Ölmek, yok olmak değil, vücutsuzlaşmaktır. Ölüm vukû bulduğunda, mekân da zaman da ortadan kalkar.