Aşkın binbir yüzü vardır:
Bazen tazecik bir bahar dalıdır; tutar sizi çiçeğe boğar.
Bazen zalim bir hükümdardır, gözünüzü kör edip çıkmaz yollara sokar.
Aşkı tarif ederken hep böyle söylerdi amcam. Yani kişilik
sürtüşmelerinde hep birbirlerinin iyiliğine sürtüşüyorlar. "Üşüdün sen giy", "Hayır hayır, Selahattin sen giy." Bu dediğim hep böyle sürdü, kavgasız bir şekilde. Amcam her ekstrayı kabul etmezmiş. Bırakmıyor yengemi. İşte o aşkın kendisine özen gösterme, "Ayrılmayalım, bir arada kalalım, mümkün olduğu kadar çok saat bir arada yaşayalım. Çocukluğumuzda yaptığımız şeyleri bir daha deneyelim, saklambaç oynayalım," diye. Birlikte balık tutarlarmış. Ve Afife yengem şiir yazarmış. "Nasıl şiirlerdi amca?" derdim, "Çocuk resimleri gibi," derdi.
Çoğunun ortak özelliği, bu ilişkilerde bekleyen, üzülen, ezilen, aldatılan, terk edilen rolünün çoğu kez kadına düşmesi...
Erkeğin ise yine çoğunlukla giden, bıkan, ezen, aldatan, terk eden rolünü oynaması...