19.Yüzyıl: İlerlemenin Çelişmeleri

Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası V

Server Tanilli

Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası V Quotes

You can find Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası V quotes, Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası V book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Francesco Crispi’nin, 1888’de söylediği şu sözler pek bilinir: “Sömürgeler, modern yaşamın bir zorunluluğudur.” Ama daha da çarpıcı olan, Eugene Etienne’in, 1897’de Temps gazetesindeki bir makalesinde söyledikleridir: “Her sömürge girişimine uygulanacak tek ölçüt, onun sağlayacağı fayda, metropole akacak olan kazanç ve yararların toplamıdır.” Bu sözlerin tiksindiriciliğine ekleyecek hiçbir şey yoktur.
Fustel, “Tarih, bir sanat değil, tam anlamıyla bir bilimdir” Renan “Tarih, bir bilim olduğu kadar, bir sanattır da.”
Reklam
Cezanne, Gaugin ve Van Gogh. Cezanne, önce izlenimci grup içinde göründü; hareketi, kaçıp gideni yakalamayınca sürekli olana döner, yoğun ve yalın olanı resmeder; ilkele özlem duyar ve evrenselin saplantısı halindedir: Gaugin, birçok noktada onunla yakınlık içindedir: En çarpıcı duygulanışları yakalar ve ilkele olan tutkusunu da gerçekten ilkeller arasında yaşadığı yaşamda doyurur. Van Gogh’a, sonunda çıldıracak olan bu alkoliğe gelince, hemen hemen bütün eserlerini 1887 ile 1890 arasında - korkunç bir çaba pahasına- yarattıktan sonra, vardığı nokta, canlı tonlardır ve renge bütün olanaklarını getirip geri vermiştir.
Ortadoğu, alabildiğine at oynatılan bir alandır: Demiryolu, liman ve maden işleri, ihtiyaç içindeki hükümetlere borç verme, bütün bu işlemler büyüleyici olduğu kadar tehlikelidir de ve vahim siyasal olaylara yol açarlar. Borç verenlerin yeğledikleri bir başka dünya Latin Amerika’dır ve orada Londra piyasası ileri mevziler kazanmıştır ve korur bunu. Uzakdoğu’ya gelince, çeker durur dikkatleri; gecikerek sahneye çıkmış da olsa, daha da güçlüdür çekiciliği ve orada da egemen olan Londra’dır.
Muhammed’in dini, evrensel bir anlayışa yanıt veriyor kuşkusuz: Dar ül-İslam, bütün dünyayı kucaklar. Böylece, çok çeşitli halklar bir araya gelmiş bulunmaktadır. Ne var ki, kendi inancını yayma çabası bir milliyetçilik değildir. Araplaştırma ve İslam iki ayrı şeydir. Kuran dili ve klasik bir dil olarak Arapça, yerel dillerin yerine geçmez. Fıkıh’a, yani İslam hukukunun karşısına, sık sık dünyasal örf ve adet hukuku dikilir. Müslüman devletin birbirinden farklı etnik grupları içine almadığı durumlar nadirdir; Hıristiyanlar ve Yahudiler ise, bir haylidir.
Romantik gençlik, sanatçının boğuştuğu çetin yaşam koşullarına karşı çıkıyordu. Millet gibi bir sanatçı, yaşamını kazanmak için dükkân tabelası da boyar. Kimisi, sipariş elde etmek için düpedüz teslim olur. Flandrin’in ve Chasseriau’nun akademik tablolarıdır hoşa giden; ama Oruans’daki Gömülüş, 1855’teki sergiye kabul edilmez ve Courbet bir barakada gösterir resimlerini, jüriler de Manet’nin çalışmalarına güleryüzle bakmazlar. Kötülük Çiçekleri ile Madame Bovary, Therese Raquin ile Madelaine Ferat, arkasından da Meyhane, örflere saygısızlık ettikleri gerekçesiyle koğuşturmaya uğrarlar. Kimi bağımsız zekâlar, kendilerine çevrilmiş kuşkulu bakışlara karşı sertleşirler ve öç alıcı oklar fırlatırlar çevrelerine. Burjuva dünyasının kıyıcığına gelip sığışmış, dahası oraya atılmış bir yaşamı dile getirmek üzere, Murger, Bohem Yaşamından Sahneler adlı ünlü eserini işte o sıralarda yazacaktır. Montmartre ile Montparnasse, Paris’in ortasında başkaldırırlar. Şöhretler, artık salonlarda ve zenginler arasında değil, kahvelerde ve tavan aralarında oluşur, dahası, öyle bir an gelir ki, bu sığınaklarda konuşulan dili bile genel izleyici anlayamaz olur: Bir alev, küçük bir meraklı çevresi için parlar ve kente ışığını serpmez.
Reklam
95 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.