Bu kitabı nasıl okuyacağım diye düşünürken adeta kendimi savaş
içinde buldum.Bir yanda Timur,bir yanda Bayezid tüm ihtişamıyla karşımdaydı.
Atlar,askerler,silahlar,en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş,araştırılmış,öylesine
canlandırılmış ki görsellik algısı yaratıyor.
Gerçek olay,gerçek karakterler,yazar her bir karakteri konuştururken çok iyi empati kurmuş, karakterlerin duygularını yaşamış,kazananın,kaybedenin;
ihanet edenin hemen hemen tüm karakterlerin duygularını okuyucuya hissettiriyor.
Dil yalın bir Türkçe,Osmanlıca sözcük ve tamlamalardan kaçınılmış,abartısız biranlatım.
Kitap ne kadar bir kahramanlık tarihi olsa da içindeki zulmün,vahşetin tarihini de görmezlikten gelemedim; uçurulan kafalar,mızraklara geçirilen kafalar, öldürülen kardeşler,gaspedilen topraklar,esirler,ganimetler;bütün bunlar o dönemde görülen, tarihimizi oluşturan gerçekler.Osmanlı'nın savaşçı göçebe toplum dönemini anlattığı için zamanın kültürünü yansıtıyor.
Savaşın birebir ve göğüs göğüse olduğu zamanlar.İster istemez günümüzün ileri tekniklerle , teknolojik silahlarla yapılan kitlesel savaşları düşündürüyor.Altı yüz yıl süren Osmanlı İmparatorluğu geçirdiği endüstrileşme dönemini aştıktan sonra topraklarını genişletmiş giderek dünyanın ikinci büyük imparatorluğu halini almıştır.Bu tarihi süreci anlamak için yazarın "zafer vaat etmeyen topraklar"kitabının da içinde olduğu dörtlemeyi de okumalı.