(Kitaptan spoiler içerebilir.)
H. G. Wells’in okuduğum ikinci kitabı olan Zaman Makinesi, bende Gulliver’in Seyahatleri’nden bir bölüm okuyorum hissi yarattı. Tabi Gulliver’in Seyahatleri’nde aynı zamanda, farklı ülkeleri geziyordu ana karakterimiz. Bu kitapta ise Zaman Yolcusu olarak adlandırılan ana karakterimiz, zamanda yolculuk yapıyor ve 802701 yılına gidiyor.
Günümüzden yüzyıllar sonrasından neler beklersiniz? Her şeyin daha güzel, daha gelişmiş olmasını değil mi? Kitabımızda ise insanlar adeta tersine evrim geçirmiş. Korkunç değil mi?
Başta huzursuz bir durum yok, insanlığın fazla gelişmesi (!) sonucunda zekâlarını kullanmak zorunda olmayan, barışçıl, birkaç sözcükle basit iletişim kuran güleryüzlü Eloiler karşılıyor Zaman Yolcusu’nu. Ama kayboldan zaman makinesinin peşine düşünce işlerin hiç de böyle olmadığını, insanlığın aslında Eloiler ve Marlocklar olarak ikiye ayrıldığını, Marlockların belki de yer altına kapatılıp hizmet etmeye zorlanması sonucunda adeta yaratıklara dönüştüğünü görüyoruz. Öyle ki Marlocklar, gece karanlığında avladıkları Eloiler ile besleniyor!
Kitabın ortalarından itibaren Zaman Yolcusu’nun peşine Weena’yı takıp (ah zavallı Weena!) makinesini Marlocklardan alma ve kendi zamanına dönme çabasını okuyoruz.
İlk birkaç sayfada bilimsel açıklamalar vardı ve sıkıcı gelmişti fakat ilerledikçe çok akıcı ve sürükleyici bir kitap hâline geldi. Şans verin, eminim çok seveceksiniz. :)
Zamanınız mutlulukla geçsin.
