İnsanları hayatlarında farklı yollar izlemeye sevk eden şey, kalite konusundaki motivasyon ve tutkudur. Toplumsal koşullar, bu motivasyonları şekillendirir.
Sosyolog Alejandro Portes, çağdaş ekonomik göçmenlerin de girişimci ruhuna sahip olmaya yatkın olduklarını gözlemlemiştir, edilgen olanlar zaten evde kalmaktadır. Bu göçsel dinamizm, ortaçağ kuyumculuğu tarafından yaratılmıştı. İşte bu yüzden kuyumcular, ilk sosyolog olarak bilinen ve halen de en büyük sosyologlar arasında yer alan İbni Haldun’un da yaşadığı dönemde dikkatini çekmişti. Şimdi Yemen olarak bilinen yerde doğmuş olmasına rağmen, İbni Haldun büyük ölçüde Ispanya’daki Endülüs'te gezip dolaşmıştı; bu zamanlar bu yörede Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlardan oluşan karışık bir toplum yaşıyordu ve bir bakıma da Müslümanların uzaktan idaresi söz konusuydu. İbni Haldun’un kapsamlı bir giriş olarak kaleme aldığı The Muqaddimah (Mukaddime)' kitabı, kısmen zanaatçılık hakkında yakından yapılan gözlemlere dayanıyordu. Endülüs’te İbni Haldun yerel Hıristiyan loncaların mallarının yanı sıra gezgin kuyumcuların çalışmalarını da gözlemlemişti. Kuyumcular ona seyahat ve hareketlilik sayesinde güç kazanan göçebe Berberi kavinden gibi görünmüştü. Oysa yerleşik loncalar, ona durağan ve “sahtekâr” gibi gelmişti. İyi bir usta, İbni Haldun’un sözleriyle, “seyahat eden bir evin üzerinde yaşamalı”idi.
On sekizinci yüzyılda kâğıt hamuru yapma işi pis ve berbat kokulu bir işti: kullanılan çaputlar çoklukla cesetlerden soyulurdu, ardından elyaflarına ayrılması için daha fazla çürüsün diye iki ay kadar fıçılarda bekletilirdi.